Duyguların doğası hâlâ birçok soru işareti barındırmaktadır. Ancak beyinde gerçekleşen duygu düzenlemesinin karmaşık bir süreç olduğu ve birden çok beyin alanının ortak çalışmasıyla gerçekleştiği bilinmektedir.
Duygularımız Beynimizin Neresinde?
Beyinde, duygu düzenlemesinde görev alan bölümlerden biri olan limbik sistem, beynin derinliklerinde yer alan bir grup yapının birleşiminden oluşur. Limbik sistem davranışsal ve duygusal tepkilerin yanı sıra hafızanın da yönetiminde önemli bir rol oynar ve duygusal deneyimlerin hatırlanmasını sağlar. Amigdala, limbik sistemin bir parçasıdır ve özellikle korku ve öfke duygularının düzenlenmesinde belirleyici bir rol oynar. Bir uyarı anında, örneğin bir köpeğin hırlayarak size doğru koştuğunu gördüğünüzde amigdala devreye girerek stres hormonları salgılar ve vücudun savaş ya da kaç tepkisini tetikler.
Bununla birlikte düşünme, planlama ve karar verme işlevlerini yerine getiren ve beynimizin en ön tarafında yer alan prefrontal korteks, duygusal tepkileri kontrol altına alarak amigdalanın etkisini azaltabilir ve mantıklı bir tepki oluşturmak için duygusal uyaranlara uygun şekilde yanıt verebilir.
Demans ve Duygu Düzenleme Becerileri
Bahsettiğimiz beyin bölgelerinde meydana gelen hasarlar nedeniyle demans hastalarında duyguları işleme ve düzenleme süreçleri etkilenebilmektedir. Özellikle prefrontal korteks işlevlerinin kaybı, duygusal tepkilerin uygun olmayan şekillerde ortaya çıkmasına neden olabilir. Örneğin sağlıklı biri stres anında amigdaladan kaynaklanan öfke duygusunu prefrontal korteks ile düzenleyerek bu duygunun daha sağlıklı bir şekilde dışarı çıkmasını sağlayabilirken, prefrontal bölgede işlev kayıpları olan bir demans hastası kendini frenlemekte güçlük çekerek bu öfkeyi zararlı olacak bir biçimde dışarı vurabilir.
Peki ya demansın beynimizin duygu sistemleri üzerindeki etkisini sınırlandırmak mümkün müdür? Geneva Üniversitesi’ndeki (UNIGE) sinirbilimciler, psikolojik bir acı ile karşı karşıya kaldıklarında genç ve yaşlı yetişkinlerin beyinlerinin aktivasyonunu gözlemlediler. Yoğun negatif duygular deneyimleyen özellikle yaşı ileri kişilerde otobiyografik bellek ve duygu yönetme işlevlerini üstlenen iki beyin bölgesi olan posterior singulat korteks ve amigdalada nöron bağlantılarının değiştiğini gördüler. Bu iki bölgenin birbiri ile olan bağlantılarının artması özellikle kaygı ve depresyona yatkınlık gösteren kişilerde sağlıklı yaşlanma sürecinden bir sapmaya işaret edebilir.
Nature Aging dergisinde yayınlanan bu araştırmada, bu duyguların daha iyi düzenlenmesinin nörodejenerasyonu sınırlamaya yardımcı olabileceği sonucuna varılmış. Bunun yanında, bakım verdiğiniz demans hastasına olan yaklaşımınız, hastanın da duygularını sağlıklı bir şekilde düzenlemesinde yardımcı olabilir.
Bakım Verenin Duyguları ve Demans Hastası
Demans ne kadar ilerlerse ilerlesin, hastanız etrafındaki insanların duygularını hissetmeye devam eder. Hastanız, üzgün müsünüz, mutlu musunuz, sinirli misiniz bunları anlamaya ve sizin duygu durumunuzdan etkilenmeye devam etmektedir. Yukarıda da bahsettiğimiz üzere yoğun ve negatif duygular hastanın da anlık negatif tepkiler verebilmesine yol açarken demansı hızlandırmak için bir risk faktörü de olabilir. Bu nedenle hastanıza her daim sevgi ile yaklaşmanız çok önemlidir.
Hastanız sizi üzdüğünde, sizi sinirlendirdiğinde veya sabrınızı tükettiğinde bunu kasten yapmadığını unutmamalısınız. Unutmayın ki size bu duyguları yaşatan aslında hastanız değil hastalıktır. Ona kızmayın, onunla inatlaşmayın, ona saygısızlık yapmayın, onu utandırmayın. Hastanız ne yaparsa yapsın ona sevgi, anlayış ve şefkatle yaklaşmaya çalışın, ona hep güven verin. Hastanıza bu şekilde yaklaştığınızda bu sürecin çok daha kolay bir hale geldiğini göreceksiniz. Hastamıza bu şekilde yaklaşabilmek içinse kendi duygularımızı düzenleyebilmenin sorumluluğunu almalıyız.
Peki duyguları nasıl daha iyi düzenleyebiliriz? Her zaman söylediğimiz gibi onları bastırarak ya da yokmuş gibi davranarak değil, onları deneyimleyecek sağlıklı kanallar bularak! Bunları örneklendirmek adına bir bakım verenin sıkça yaşayabileceği öfke ve depresyon duygu-durumlarını ele alacağız.
Öfke
Bakım verenin, bakım verme sürecinin getirdiği yoğun stres ile öfke duygusu hissetmesi normaldir. Bu öfke koşullara bağlı olarak zaman zaman kişinin kendine, hastaya veya sağlık çalışanlarına yönelebilir. Birden bire çok miktarda sorumluluk üstlenmek durumunda kalan, sosyal hayatını ve akademik/çalışma hayatını tamamen yeni baştan düzenlemek zorunda kalan bir kişinin öfke hissetmesi oldukça doğaldır.
Yoğun öfke ile baş etmek için ilk öncelikle öfkenin doğal bir duygu olduğunu hatırlayın. Öfke duyduğunuz için suçlu hissetmek, yani “öfke duymamalıyım” diye düşünmek genelde stresi daha da arttırır. Öfke hissetmemek değil, öfke ile hareket etmemek kıymetlidir. Tepki vermeden önce derin nefes almayı deneyin. Öfkenizi yatıştırmak için 4-7-8 nefes alma yöntemini de kullanabilirsiniz: 4 saniye nefes alın, 7 saniye tutun ve 8 saniye ağzınızdan
yavaşça nefesinizi verin, bunu rahatlayıncaya kadar tekrarlayın. Arada kazandığınız bir kaç saniyede bile beyninizin daha sağduyulu, düşünerek hareket eden tarafları devreye girecektir. Ani hareket etmek sonradan üzüleceğiniz tepkisel davranışlara sebep olabilir.
Depresif Duygudurum
Demans hastası bakım verenlerinde hafif ya da orta düzeyde depresyon görülme olasılığı mevcuttur. Bakım verenlerde depresyon görülme nedenleri arasında yoğun ve kronik strese maruz kalmaları, kendilerine hiç vakit ayırmamaları, kendi ruh ve beden sağlıklarına gereken önemi vermemeleri gösterilebilir.
Her birey öfke, hüzün, keder, yas, içe kapanma gibi süreçlerden geçebilir ancak bunların çok yoğun, sürekli ve günlük hayata etki eder hale gelmesi bireyin yardım almasını gerektirebilir. Depresif bir duygu durumu ve klinik depresyon bu noktada birbirinden ayrılmaktadır. Depresif duygu durumu ile başa çıkabilmek için kişi ilk önce zihninde ve bedeninde olumsuz duyguların nasıl bir etki yarattığını anlamaya çalışmalı, geldiğinde duygulardan kurtulmaya çalışmak yerine onları misafir edip “Şu an neden böyle hissediyorum?” ve “Beni tetikleyen ne oldu?” gibi sorulara yanıt bulmaya çalışmalıdır.
Kendinizi eleştirmek ve suçlamaktansa yaşadığınız durumun zorluğunu kabul edip arada böyle hissetmenin doğal olduğunu, elinizden gelenin en iyisini yaptığınızı hatırlayın. Bazen olumsuz duyguları yazıya dökmek veya kendinize özgü bir ifade biçimi bulmak güzel bir fikir olabilir. Bunun için boş bir deftere neler yaşadığınız ve bu yaşantıların ne gibi duygular uyandırdığını aktarmak hem anlık bir rahatlama sağlayabilir, hem de dönüp geriye baktığınızda bu duyguları düzenlemede ne gibi yöntemlerin sizi daha çok rahatlattığını görmenizde yardımcı olabilir.
“Duyguların seni insan yapar. Kötü görünenlerin bile bir amacı vardır. Onları kilit altında tutma. Onları görmezden gelirsen, daha fazla öfkelenirler ve seslerini daha fazla yükseltirler.”
Sabaa Tahir’in “A Torch Against the Night” kitabından alıntıdır.