Omurgamızı Tanıyalım

İnsan beyni. Teknolojinin akla hayale sığmayan noktalara geldiği ve sağlık sisteminin toplumun her kademesine ulaştırılabilir olduğu modern dünyada, insanlığın başından beri tam olarak anlayamadığımız bir gizem. Onun hakkında öğrenmek sadece “bilmek için bilmek” amacıyla değil, kendimizi daha iyi tanımak, hayatımızı kolaylaştırmak ve biz ve yakınlarımızın karşılaştığı zorlukları başarılı bir şekilde anlamak için yaptığımız bir eylem. Bugün ise onun en basit, ancak en hayati kısımlarından biriyle anlamaya başlayacağız, omurgamızdan. “Ne, omurga mı, e hani beyni inceleyecektik?” dediğinizi duyar gibiyiz, ancak her ne kadar garip gelse de omurga merkezi sinir sisteminin çok önemli bir parçasıdır. Hakkında bilgi sahibi olmak beynin daha karmaşık alanlarını anlamlandırabilmek için bize bir temel sağlayacaktır.

Beyin, beyincik ve omurga, vücudumuzun merkezi sinir sistemini oluşturur. Birkaç istisna dışında omurga merkezi sinir sistemimiz ve çevresel sinir sistemimizi (vücudumuzdaki diğer sinir liflerini kapsayan sinir sistemimiz) ayıran son noktadır. Omurga parçalı bir yapıya sahiptir. Bu yapıyı oluşturan bölgeleri aşağıdaki görselde net bir şekilde inceleyebilirsiniz. Omurganın her bir parçasının iki yanından dışarıya duyumsal ve motor sinir lifleri çıkar. Duyumsal sinir lifleri vücudumuzdaki duyumlardan gelen bilgileri (örn. dokunuş, sıcaklık, kaşıntı vb.) toplar, omurgaya gelir ve oradan da omurgayı takip ederek bu bilgileri beyne ulaştırır. Motor sinir lifleri ise beynimizden bir hareket için gerekli komutları (örn, kolu havaya kaldırmak, adım atmak vb.) alır, omurgadan aşağıya iner, daha sonra omurgadan çıkarak istenen bölgeye ulaşır ve hedeflenen hareketin gerçekleşmesini sağlar.

 

Görsel: İnsan Omurgası (Puelles ve ark., 2008, uyarlanmıştır)
 

Omurganın belli bir kısmının hasar görmesi buradaki sinir liflerine hasar verebilir, bu da omurga hasarı kaynaklı duyum ve hareket bozukluklarına (örn. belden aşağısını hissetmemek, hareket ettirememek) sebep olur. Omurgadaki bozukluk omurganın ne kadar üst kısmındaysa, genelde duyum ve hareket bozuklukları o kadar ağır olur. Omurganın herhangi bir kısmında gerçekleşen kuvvetli bir hasar, hasarın olduğu bölgenin altındaki uzuv ve organlarda işlev ve duyum kaybına sebep olabilir.

Omurgadan geçen motor sinir lifleri aklımıza sadece istemli hareket ve süreçleri getirmemelidir. Kalp, böbrek gibi organlar ve hormonel bezlerden bilgi alan ve bu organ ve bezlere komut ileten otonom sinir sistemi yine omurgamızdan geçmektedir. Otonom sinir sistemi dendiğinde yukarıda saydığımız duyumsal ve motor sinir liflerinden farklı bir sinir lifi yapısı düşünülmemelidir, aksine aynı motor ve duyumsal sinir lifleri vücudumuzun otonom sinir sistemini de oluşturmaktadırlar.

Otonom sinir sistemi, sempatik ve parasempatik sinir sistemlerinden oluşur. Sempatik sinir sisteminin sinir lifleri omurgamızın sırt ve sırt altı bölgelerinde birleşir ve görevi basitçe bizi gelmesi beklenen tehlike ve performanslara hazırlamak, örneğin kalbimizi, dolaşımımızı, nefes alış verişlerimizi hızlandırmaktır. Parasempatik sinir sisteminin sinir lifleri ise hem beynimizden vücudumuza direkt geçen ve daha sonra tartışacağımız kafa çifti sinirleri, hem de omurgamızın bel bölgesinde birleşen sinirlerden oluşur. Amacı sempatik sinir sisteminin hareketlendirdiği vücudumuzu yatıştırmak, sakinleştirmektir.

Bütün bu tartıştıklarımızın sonunda omurgamızla ilgili bir bozukluk veya fiziksel bir travmanın sadece istemli hareket ve duyumsama bozuklukları değil, hormonel dengemiz, kalp ve dolaşım sağlığımız ve verdiğimiz reflekslerle ilgili sorunları da yaratabileceğini düşünebiliriz. Peki ya, bilişsel becerilerimiz?

Bilişsel becerilerimiz, dil, bellek, dikkat ve yürütücü işlevler gibi omurganın değil, beynin sorumlu olduğu becerilerdir. Ancak vücudumuzun tamamının birbirinden ayrı parçalar halinde değil, bütünleşik ve organize bir makine gibi çalıştığını da unutmamak gerekir, nitekim sinir sistemimiz de bu kuralın dışında değildir. Yapılmış bir çalışmaya göre omurga hasarına sahip bireylerin herhangi bir boyutta bilişsel bozukluk yaşama ihtimali 13 kat fazla bulunmuştur, bu risk yetişkinlerde çocuklara kıyasla daha fazladır. Başka bir çalışma ise omurga hasarına uğrayan bireylerin Alzheimer Hastalığı’na yakalanma ihtimallerinin, omurga hasarına uğramayan bireylere kıyasla çok daha yüksek olduğunu gözlemlemişlerdir. Eski bir bilimsel çalışmaya göre ise omurga hasarı ile hastaneye gelen bireylerin hemen hasar sonrası %64’ünün bilişsel bir kaybı olduğu gözlemlenmiştir.

Bu bilgileri destekleyen başka bilişsel çalışmalar da literatürde mevcuttur. Direkt bir neden-sonuç ilişkisi kurmak eksik olsa da birçok değişkenin yanı sıra omurga hasarının bilişsel becerilerde bir bozukluk yaratan faktörlerden biri olduğunu düşünmek yanlış olmayacaktır. Bu da omurga hasarına sahip bireylerin nöropsikolojik yönden değerlendirilmesi ve gerektiği takdirde bilişsel rehabilitasyon yaklaşımlarının tercih edilmesi için iyi bir sebeptir.

*Bu yazı Stajyer Psikolog Ozan Tepe tarafından kaleme alınmıştır.

Shopping Cart
Scroll to Top