Bağlı olduğumuz, sevdiğimiz bir kişiyi kaybettiğimizde doğal bir yas sürecine gireriz. Her ne kadar bu yas süreci hem yoğunluk hem de süre olarak kişiden kişiye değişebilse de sağlıklı bir yas sürecinin ardından kişi bir kapanış yapar ve kabullenme sürecine girer. İsviçreli psikiyatrist Elisabeth Kübler-Ross bu doğal yas sürecini evrelere ayırdığı bir teori ortaya koymuştur. Onun teorisine göre yas sürecinin 5 tane aşaması vardır: İnkâr, öfke, pazarlık, depresyon ve kabullenme. Bu 5 aşama genel olarak tanımlansa da herkes için bu sürecin biricik olduğunu ve aynı sırayla ve aynı süreyle bu aşamalardan geçmediğimizi hatırlatmakta fayda var elbette. Bu doğal yas sürecini deneyimlemek ve olumsuz duyguların akışına izin vermek her ne kadar çok zor olsa da bizi iyileşmeye götüren yoldur.
Peki ya kapanış sağlıklı bir şekilde yapılamazsa ve bu doğal yas süreci sekteye uğrarsa? Doktor Pauline Boss tam da bu durumu açıklayan “Belirsiz Kayıp” konseptini tanımladı. Ortada bir kayıp olduğunda ancak bu kayıp çözümlenemediğinde ve sağlıklı bir kapanış yapılamadığında kişilerin yaşadığı travmatik deneyimi açıklıyor bu konsept.
Demans ve Alzheimer durumunda bir belirsiz kayıp durumundan bahsedebiliriz. Sevdiğimiz kişi fiziksel olarak yanı başımızdadır, bedeni yanımızda oturuyor, yürüyor, evde vakit geçiriyor olabilir. Ancak zihinsel olarak ciddi bir kayıp söz konusudur. Bu kayıp hem aile bireyimizin bilişsel işlevlerinde, zihinsel yetilerinde, hatıralarında meydana gelir, hem de onunla olan ilişkimizde. Fiziksel varoluşu devam ettiği için sağlıklı bir kapanış sürecine girmek mümkün olmaz ve bu sebeple süregelen bir yas ve bununla beraber kronik bir stres, çaresizlik ve umutsuzluk duyguları baş gösterir.